Vade farkı ve kur farkı
Vade farkının tanımı
Vade farkı, malın bedelinin peşin ödenmemesi nedeniyle, malın peşin bedeline ek olarak yapılan ödeme şeklinde tanımlanabilir.
Ülkemizde uzun yıllar yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle ortaya çıkmasına rağmen, vade farkı uygulamasına ilişkin açık bir düzenleme ve yasal vade farkı diye bir kavram da yoktur. Vade farkının yasal dayanağının Türk Borçlar Kanunu’nun 207/2 ve 234/2’nci maddeleri olduğu bazı yazarlar tarafından ifade edilmekle birlikte, konu ile ilgili tam bir fikir birliği de yoktur.
Vade farkının hukuki mahiyetiyle ilgili olarak tartışmalar mevcuttur. Çeşitli bakış açıklarına göre, vade farkının cezai şart olduğu, tazminat olduğu, temerrüt faizi olduğu, asıl alacağın bir kısmı olduğu ve anapara faizi olduğu şeklinde görüşler ileri sürülmektedir.
Uygulamada bazı faturalarda “süresinde ödenmeyen alacağa vade farkı uygulanır” şeklinde, borçlunun durumunu ağırlaştıran bir kayda Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu kararına göre, bu tür açıklamalın geçerliliği için aşağıdaki koşullar geçerlidir.
- Vade farkı istenebilmesi için ilgili taraflar arasında bu yönde yazılı bir sözleşme veya bu doğrultuda oluşmuş bir teamülün bulunması şarttır.
- Ancak taraflar arasında yazılı bir sözleşme veya oluşmuş bir teamül yoksa, faturada yer verilen “süresinde ödenmeyen alacağa vade farkı uygulanır” ibaresine ilişkin kayda Türk Ticaret Kanunu’nun 23/2’nci maddesinde yazılı sekiz günlük süre içerisinde itiraz edilmemesi halinde, sadece faturaya bir kayıt düşmek suretiyle vade farkı istenemez.[1]
Uygulamada vade farkı iki şekilde ortaya çıkabilmektedir. Bunlardan birincisi, vadeli veya taksitli satışlarda başta belirlenen vadeye göre peşin satış bedeline ilavedir. İkincisi ise, bir mal veya hizmet bedelinin vadesinde ödenmemesi dolayısıyla uygulanan vade farklarıdır.
Vade farkı – kur farkı benzerlikleri ve farklılıkları
Vade farkı kavramı ile kur farkı kavramının birbirlerine benzer fonksiyonları bulunmasına rağmen, her iki kavram birbirinden oldukça farklı kavramlardır.
- Vade farkı ile kur farklarının doğuş şekli farklıdır. Vade farkı sözleşmenin başlangıcı aşamasında taraflarca ortaklaşa kararlaştırılan ve tutarı önceden bilinen bir tazminat iken, kur farkı tarafların müdahale edemediği ekonomideki gelişmeler sonucunda kendiliğinden ortaya çıkan bir sonuçtur.
- Vade farkları, ödemenin geç yapılması nedeniyle satıcıya yapılan bir ödeme iken, kur farkları ulusal paranın yabancı paralar karşısındaki muhtemel değer artış veya azalışlarını dengelemek amacıyla yapılan dövizli sözleşmelerden kaynaklanmaktadır.
- Vade farkı uygulamasına, alacağın zamanında tahsil edilememesi, ödeme tarihine kadar paranın işletilememesi, enflasyon nedeniyle paranın değerini kaybetmesi gibi hallerde gidilir. Dövizli işlemlere daha çok kur riskinden korunmak amacıyla gidilmekte olup dövizli sözleşmelerin alacağın zamanında tahsil edilmesi gibi bir fonksiyonu yoktur. Yabancı para cinsinden bir alacağın vadesinde tahsilinde dahi kur farkı ortaya çıkabilir. Oysa vade farkının istenebilmesi için, sözleşmede öngörülen vadenin aşılması gerekir.
- Vade farkının talep edilebilmesi için borçlunun kusurlu olması şartı aranmaz. Benzer şekilde kur farkı talep edilmesi için de borçlunun bir kusuru olması gerekmez.
- Vade farkı uygulamasına çoğunlukla satım sözleşmelerinde olmak üzere, hizmet, istisna, kira, vekalet, lisans gibi bir çok sözleşme türünde rastlanırken, ödünç sözleşmelerinde vade farkına rastlanmamaktadır. Oysa kur farkı kavramına dövizli veya dövize endeksli olarak yapılan bütün sözleşme türlerinde rastlanır. Ayrıca değerleme işlemlerinde de kur farkları ortaya çıkar.
- Vade farkı kavramına daha çok, Türk Lirası üzerinden düzenlenen sözleşmelerde rastlanır. Öte yandan kur farkı ise sadece dövizli veya dövize endeksli sözleşmelerde ortaya çıkan bir kavramdır. Türk Lirasını baz alan sözleşmelerde kur farkı ortaya çıkmaz.
- Vade farkı, kullanılan yabancı kaynağın miktarı ve süresi ile doğru orantılı olarak değişen bir maliyet unsuru iken kur farkı bu özellikte değildir. Yargıtay tarafından verilen bir kararda kur farkları ile vade farklarının farklı kavramlar olduğu kabul edilmiş ve kur farkı ile ilgili olarak konulan bir ibarenin vade farklarını kapsamadığı hüküm altına alınmıştır.[2] Yargıtay, fiyat farkı ibaresinin vade farkı anlamında kullanıldığını ve bu kavramın kur farkından farklı olduğuna hükmetmiştir.[3]
- Satıcı yönünden vade farkı her zaman için bir gelirdir. Oysa ekonomik konjonktüre göre oluşan kur farkları satıcı için negatif de olabilir. Dolayısıyla kur farkı bazen gelir bazen de gider olarak oluşabilir.
YARARLANILAN KAYNAK: Dr. Celal Çelik, Kur Farklarının Vergilendirilmesi, Maliye Hesap Uzmanları Derneği Yayını, Aralık 2012, s. 35 – 40
[1] YİBGK, T.27.06.2003, E.2001/1, K.2003/1, (http://emsal.yargitay.gov.tr/, Erişim:25.06.2007)
“Taraflar arasında yazılı şekilde yapılmamış olmakla birlikte geçerli sözleşme ilişkisinden doğan uyuşmazlıklarda faturalara (bedelin belli bir sürede ödenmemesi halinde vade farkı ödenir) ibaresinin yazılarak karşı tarafa tebliği ve karşı tarafça TTK.nun 23/2. maddesi uyarınca sekiz gün içinde itiraz edilmemesi halinde bu durum sadece fatura münderecatının kesinleşmesi sonucunu doğurup vade farkının davalı yanca kabul edildiği ve istenebileceği anlamına gelmeyeceğine 27.06.2003 tarihli ilk toplantıda üçte iki çoğunlukla karar verildi.”
[2] Yargıtay19 HD, T.26.01.2004, 2007-4137/489, (Akdoğan, s.101)
“Somut olayda, taraflar arasında düzenlenen sipariş formlarında kur farkı uygulaması kabul edilmiş olup, vade farkı alınacağına yönelik bir düzenleme bulunmamaktadır….”
[3] Yargıtay 19.HD,, T.01.03.2005, E.2004-7910/2016, (Akdoğan, s.130.)
“Uyuşmazlık kur farkı ve fiyat farkı faturalarından kaynaklanmaktadır. Kur farkı ve fiyat farkı birbirinden farklı kavramlardır. Fiyat farkı, başka bir ifade ile vade farkı istenebilmesi için ya taraflar arasında sözleşme bulunması ya da teamül haline gelmiş fiili bir uygulamanın bulunması gerekir….”