Faizin Tanımı ve Kur Farkı Karşılaştırılması

coins-currency-investment-insurance-128867.jpegFaizin tanımı

Anayasa Mahkemesi’nin 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 1 ve 2’nci maddelerinin iptaline ilişkin 15.12.1998 gün ve E.1997/34, K.1998/79 sayılı kararında faiz kavramı aşağıdaki şekilde açıklanmıştır.

“Faiz, kişi veya kurumların kullanımına terk ve tahsis edilen nakdî sermayeye karşılık sermaye sahibi lehine oluşan medenî bir “semere” veya “ivaz”dır. Ayrıca alacaklının zararını karşılama işlevi olan, edinimi taahhüdüne uygun biçimde süresinde; muaccel borcunu vadesinde ödemeyen borçlunun, bu süreden yararlanmış olma sonucu alacaklı lehine doğan nakdî bir ödentidir. Kaynağı, asıl alacağın kaynağını oluşturan, hukukî işlem, hukukî fiil veya kanundur. Asıl alacağa bağlı olarak doğan fer’i bir haktır. Doğumu ve varlığı, kural olarak asıl alacağın doğumuna ve varlığına bağlı olduğundan, asıl alacak ile birlikte sona erer.”

Ekonomik bir kavram olarak faiz, parayı bugün kullanmaktan vazgeçmenin bedelidir.[1] Anapara faizi, borçlunun kullanımına bırakılan anaparanın (sermayenin) vade veya temerrüt tarihine kadar getirdiği gelirdir.[2]

Domaniç faizi, “para alacağının medeni semerisi” ve “ödünç akdi veya başka bir hukuki muamele yahut fiil neticesinde başka bir kimseden alacaklı duruma geçen kimsenin para alacağının karşılığı ve bir ücret veya kirası” olarak tanımlamıştır.[3] Diğer taraftan, Arslan ve Kırmızı tarafından yapılan tanımlamaya göre, “faiz, bir kişi veya kurumun, kanun, hukuki işlem, haksız fiil veya sebepsiz zenginleşme nedeniyle talep etmeye hak kazandığı bir miktar nakdinden, borcun doğduğu veya muaccel olduğu tarihten, ödemenin yapıldığı tarihe kadar geçen sürede mahrum kalması karşılığında elde ettiği; miktarı, borçlanmış olunan paranın meblağına ve süresine göre kanun veya sözleşme hükümlerine göre tayin edilen bir tür tazminat, medeni bir semeredir.”[4] Diğer bir tanıma göre faiz alacaklının bir miktar parayı belli bir süre kullanamamasından dolayı, kullanıldığı süreye göre hesaplanan hukuki semeredir. Hukuki semereler, hukuki bir işlemden kaynaklanan faiz, kira gibi çoğalmalardır.[5] Faiz para borçlarının yansıra misli nitelikteki diğer borç sözleşmelerinde de söz konusu olabileceği[6] ileri sürülse de Yargıtay bir kararında, borç olarak verilen altınlarla ilgili olarak faiz talep edilmesini uygun bulmamıştır.[7]

Faiz kavramı ile kur farkı kavramlarının karşılaştırılması

Faizde borçlanılan tutarın misli bir şekilde ödemesi geri söz konusudur.[8] Başka bir deyişle faiz ile borçlanılan para, alacaklıya artırımlı bir şekilde geri ödenmektedir. Yapılacak faiz ödemesi, anapara tutarına, borcun kullanıldığı süreye ve faiz oranına bağlı olarak hesaplanmaktadır. Oysa faiz içermeyen dövizli bir işlem sonucunda, alacaklıya döviz cinsinden borç aynı tutarda geri ödenmektedir.

Örneğin 100 ABD Doları olarak borçlanılan bir tutar, bir ay sonra 100 ABD Doları olarak alacaklıya geri ödenmektedir. Ancak bu işlemin Türk Lirası olarak kayıtlarda izlenmesinde, borçlanılan tutar ile geri ödenen tutarlar farklılık gösterebilmektedir. Diğer bir ifade ile başlangıçta borçlanılan tutardan fazla veya eksik bir tutar alacaklıya ödenmiş görünmektedir. Konuyu biraz daha açmak gerekirse kurların yükseldiği bir ortamda, borçlanılan Türk Lirası tutardan daha yüksek bir tutar ödenmektedir. Kurların düştüğü bir ortamda ise borçlu, borçlandığı tutarın Türk Lirası karşılığından daha düşük bir borç ödemekle borçtan kurtulmaktadır. Her iki durumda da, döviz cinsinden borçlanılan ve geri ödenen tutarlar birbirlerine eşit olup borçlanılan tutarın artırımlı bir şekilde geri ödenmesi söz konusu değildir. Başka bir söyleyişle, bu örnekteki işlemde bir faiz ödenmesi söz konusu değildir. Diğer taraftan, döviz cinsinden yapılan borçlanmalarda faiz tutarının hesaplanmasında döviz kurlarının bir önemi yoktur.[9] Çünkü faiz hesaplanmasında döviz kurları kullanılmaz.

Yukarıda yer alan açıklamalardan da görüldüğü üzere, faiz kavramı gerek yargı organları, gerekse yazın tarafından detaylı bir şekilde tanımlanmıştır. Diğer taraftan kur farkları ile faiz kavramı arasındaki farklılıklar aşağıda açıklanmıştır.

  1. Faiz tutarı anaparaya bağlı olarak hesaplanır. Anapara tutarı yükseldikçe faiz tutarı da yükselir. Birçok durumda kur farkının toplam tutarı da benzer bir şekilde anaparaya bağlı olarak hesaplansa da kurların değişmediği durumlarda kur farkının ortaya çıkması için anapara tutarının boyutu önemli değildir. Örneğin, borçlanma tarihi ile ifa tarihi arasında döviz kurlarının aynı olması halinde, borcun ifası sırasında hiç kur farkı doğmaz.
  2. Faiz tutarı faiz orana bağlı olarak hesaplanır. Faiz oranı yükseldikçe, ödenecek faiz tutarı da artar. Kur farkları faiz oranına göre hesaplanmaz. Bu yönüyle de kur farkları ve faiz kavramları oldukça farklıdır.
  3. Faiz tutarının hesaplanmasında esas alınan bir unsur da paranın kullanım süresidir. Paranın kullanım süresi uzadıkça ödenecek faiz tutarı artar. Diğer bir ifade ile faiz tutarları ile kullanım süresi arasında doğrusal bir ilişki mevcuttur. Öte yandan kullanım süresi ile kur farkları arasında faiz de olduğu gibi doğrusal bir ilişki yoktur. Döviz kurlarının değişmemesi halinde, ne kadar zaman geçerse geçsin kur farkı doğmazken, kurların aşağı ve yukarı dalgalanmalar göstermesi halinde kur farkları da pozitif veya negatif değerler taşır.
  4. Faiz alacağı alım satım veya ödünç sözleşmesi gibi bir hukuki işlemden doğabileceği gibi, haksız fiil, yaralama veya manevi zarar verme gibi bir hukuki fiil veya hadiseden doğmuş olabilir.[10] Oysa kur farkının ortaya çıkmasında, geri plandaki sözleşmeden daha ziyade, ekonomideki dalgalanmalar önem taşımaktadır. Diğer taraftan genel olarak faiz kanun veya sözleşmeye dayanan bir irade ürünü olarak ortaya çıkan, önceden hesaplanabilen, elde edenin belirleyiciliği bulunan, riski olmayan, reel ve kesin bir fazlalıkken, kur farkı ekonomideki hareketlerden kaynaklanır.
  5. Faiz çoğu kez sözleşmenin imzalandığı sırada miktar olarak hesaplanabilir mahiyettedir. Oysa kur farkları için borç ilişkisinin doğduğu anda kesin bir hesap veya öngörü yapmak mümkün değildir. Kur farkı faizin aksine önceden öngörülemez.
  6. Faiz her zaman alacaklı lehine doğar. Borcu kullanan kişinin, kullanmış olduğu borçla bağlantılı olarak, anaparanın dışında alacaklıya bir ödeme yapması gerekir. Öte yandan kur farkları ise alacaklı lehine doğabileceği gibi, borçlu lehine de doğabilir. Eğer kurlar artıyorsa, yabancı para cinsinden yapılan borçlanmalarda kur farkları (faizler gibi) alacaklı lehine doğar. Ancak kurların aşağı yönlü hareketinde ise, kur farkları borçlu lehine doğar. Bu nedenle, kur fakları faiz olarak nitelendirilemez.
  7. Faiz, hem Türk Lirası hem de yabancı para cinsinden borç ve alacaklarda söz konusu olabilmektedir. Oysa kur farkları sadece yabancı para cinsinden yapılan borç ve alacak ilişkilerinde söz konusu olabilir. Sözleşme Türk Lirası olarak düzenlenmiş ve ifa da Türk Lirası olduğu hallerde kur farkından söz etmek mümkün değildir.
  8. Faiz alacak veya borç ilişkilerinden doğarken, kur farkları alacak ve borç ilişkilerinin yanında, değerleme işlemlerinden de doğabilir. Örneğin kasada bekleyen bir yabancı para için faiz geliri elde etmek mümkün değilken, bu paranın dönem sonunda değerlenmesinde kur farkı ortaya çıkacaktır.
  9. Danıştay çeşitli kararlarında faizi “paranın belli bir süre için kullanımının karşılığı” olarak, kur farkını ise “döviz olarak alınan borcun enflasyon nedeniyle zaman içinde aşınmasının karşılığı” olarak tanımlamış ve kur farkının faiz olarak nitelendirilemeyeceğine hükmetmiştir.[11] Danıştay başka bir kararında, “Türk parasının yabancı paralar karşısında değer kaybetmesi” olarak tanımladığı kur farkını, mevduat faizinden farklı olarak değerlendirmiştir.[12]

Yukarıda açıklanan gerekçelerle, kur farkları faiz kavramından farklıdır. Kur farkları faiz olarak nitelendirilemez.

 

YARARLANILAN KAYNAKLAR

[1] Elif Sonsuzoğlu, Türk Vergi Hukukunda Feri’i Borç ve Alacak Olarak Faiz, İstanbul:Filiz Kitabevi, 2001, s.4.

[2] Mahmut Akdoğan, Vade Farkı ve Uygulaması, Ankara:Adalet Yayınevi, 2008, s.6.

[3] Diğer taraftan Domaniç, faizin türlerini, “basit –mürekkep faiz”, “kapital – gecikme (mürekkep) faizi”,  “iradi – kanuni faiz” ve  “kapitalle sınırlı – kapitali geçen faiz” olarak sınıflandırmıştır.  (Hayri Domaniç, Türk Ticaret Kanunu Şerhi Cilt:I, İstanbul:Temel Yayınları, 1988, s.41-42.).

[4] Çetin Arslan, Mustafa Kırmızı, Türk Hukukunda Faiz ve Munzam Zarar Açıklama, İçtihat ve Mevzuat, Ankara:Asil Yayın Dağıtım, Kasım 2004, s.6.

[5] Arslan ve Kırmızı, s.6.

[6] Arslan ve Kırmızı, s.7.

[7] Yargıtay 4. HD, T.24.04.1984, E.1853, K.4083, (Arslan, s.7)

“Davacı, davalıların muarazasının önlenmesi ile nizalı altınların kendisine, faizi ile birlikte teslimini talep etmiştir. Mahkemece de altınların davacıya teslimine ve 22.02.1982 tarihinden itibaren faiz ödenmesine karar verilmiştir. Oysa faiz para borçları için söz konusudur.(BK m.103 vd.)”

[8] Arslan ve Kırmızı, s.7.

[9] Dövize endeksli olarak yapılan borçlanmalarda, döviz kurları faiz tutarlarının hesaplanması açısından önemlidir. Esasen bu durumda, döviz kurlarına göre dönem sonu borç tutarı hesaplanır ve faiz tutarına ilave edilir.

[10] Domaniç, Hayri, Türk Ticaret Kanunu Şerhi Cilt:I, İstanbul:Temel Yayınları, 1988. s.41.

[11] Dnş.3.D., E.2005/60, K.2006/1183, 26.04.2006, (www.mevbank.com, Erişim:18.07.2008)

“Kurumlar Vergisi Kanununun 15’inci maddesinin 2’nci bendinde yer alan faiz tabiri, paranın belli bir süre kullanılmasının karşılığını ifade etmekte olup, döviz olarak alınan borcun enflasyon nedeniyle zaman içinde aşınmasının karşılığı olan kur farkı, örtülü sermaye üzerinden hesaplanan faiz olarak nitelendirilemeyeceğinden…”

Dnş.3.D., T.07.12.2005, E.2005/1709, K.2005/2663, (www.mevbank.com, Erişim:23.07.2008)

“Kurumlar Vergisi Kanununun 15’inci maddesinin 2’nci bendinde yer alan faiz tabiri, paranın belli bir süre kullanılmasının karşılığını ifade etmekte olup, döviz olarak alınan borcun enflasyon nedeniyle zaman içinde aşınmasının karşılığı olan kur farkı…”

[12] Dnş.3.D.,14.10.1999, E.1998/705, K.1999/3359, (www.mevbank.com, Erişim:18.07.2008)

“Dövizin alım-satım tarihleri arasında kur farkından oluşan artışın, Türk parasının yabancı paralar karşısında değer kaybetmesinden kaynaklanan fiktif bir artış olduğu ve bunun mevduat faizi olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı”

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s